gözlük üzerine

Çocukken gözlük takanları gördüğümde, onlar öyle doğmuşlar gibi gelirdi. Kendimin gözlük takacağını hiç düşünmezdim. Fakat daha farklı oldukları için çocuk aklımla onlara özenirdim. Birde şu gözlük takan insanlar zekidir algısı var tabi. Herhalde bu da içten içe beni gözlüğe özendirirdi. 

Dedim ya gözlük doğuştan gelen bir şeydi sanki. Benim gözlerim harikaydı ve hiçbir zaman gözlük takamayacaktım. NAH! 

Belirtmek isterim ki bu yazıya başlamadan önce bilgisayarımı açtım tam sandalyeye oturacakken squat pozisyonunda kaldım ve gözlüğümü almaya gittim. Almaya dediğime bakmayın baya baya aramaya gittim. 

Gözlerimden ilk şikayetçi olduğumda -ki sebepsiz baş ağrıları bence mutlaka göz bozukluğunun işaretidir- doktor gözlük takmam gerektiğini söyledi. İçten içe çocukluğumdaki arzumun gerçekleşiyor oluşunu sevinçle karşılamıştım. Göz numaralarım ileri olmamakla beraber, astigmatım vardı ve bulanık görüyordum. Doktor muayene sırasında merceği değiştirdiğinde dünyam aydınlanmıştı sanki ve istemsiz olarak "OHAAA ben görmüyormuşum" deyivermiştim. Doktor tatlı bir kadındı ve beni gülerek karşıladı. Doktorun güleni makbuldür. Canım doktor. 


Gözlüğümü almaya gittiğimde tabi ki çerçevesi Harry Potter'ın ki gibi olacaktı. 
"because, i'm a potterhead" 
Bir kaç gözlükçü gezdikten sonra ince çerçeveli bir potter gözlüğü bulamadım ve vogue'un yine yuvarlak camlı fakat daha kalın çerçeveli bir gözlüğünü aldım. Camı, çerçevesi, temizleyicisi ile beraber bir rezidans aidatı fiyatına gözlüğümü satın aldım. Aşkla bağlıydık birbirimize. Derken gitgide bir angaryaya dönüştü benim için. Sürekli yanıma almayı unutuyordum, camı leke içinde kalıyordu, küçük bir servet ödediğim için alakasız bir şeyle silip camını çizmek istemiyordum. Çay kahve içerken dünyam bir anda buhar içinde kalıyordu. Kesinlikle benimseyememiştim. Burnumun üzerinde yıllarda yalnızca güneş gözlüğü olmuştu. Şimdi burnumun üzerinde bir optik gözlük vardı fakat henüz alışamadığım ve beynim "taktı güneş gözlüğünü" moduna geçtiği için bön bön milleti kesiyor, göz göze gelmekten asla çekinmiyordum. Bir kaç kişi uzaktan kafa ve kol işaretleriyle "hayırdır" işareti yapınca gözümdekinin bir optik gözlük olduğu kafama dank ediyordu.

Aylarca ofiste bıraktım. Ara ara taktım. Takmadım. Unuttum gözümde kalıp eve getirdim. Evde unuttum derken, bulanık gördüğümü bile unuttum. 


Ta ki geçenlerde gözümle küçük bir topu izlemem gerekene kadar. Top o kadar bulanık görünüyordu ki. Bir an da beynimden hızla film şeridi geçmeye başladı. Son dönemde gözlerim sulanıp duruyordu ve ben bunu makyaj temizleyicime bağlıyordum. Gün içince şakaklarımdan baş ağrım tutuyordu ki benim genelde başım böyle ağrımaz. 

Yapılacak tek bir şey var. Gözlüğünü tak kızım.

Evrenden ne istediğinize çok dikkat edin.


Yorumlar

Popüler Yayınlar